Ali Babacan ekonomiyi değerlendirdi: Hâlâ uçurumun kenarındayız

Türkiye’nin en büyük krizlerinden biri olan 2001’den sonra iktidara gelen AKP’nin ilk ekonomiden sorumlu devlet bakanıydı Ali Babacan. 2002’den 2015’edek başbakan yardımcılığı ve bakanlık yapan Babacan, artık Deva Partisi Genel başkanı olarak muhalefet saflarında. Türkiye bugün de adı konmamış ve sert bir ekonomik krizden geçiyor. Krizin nedeni AKP, kurtarıcı olarak görevlendirilen ise yine o dönemin bakanlarından Mehmet Şimşek.

Amerika Birleşik Devletleri’nden gelerek Merkez Bankası başkanı olan Hafize Gaye Erkan’la göreve gelmelerinin üzerinden yedi ay geçti. Türkiye büyük bir yoksullaşma yaşarken enflasyon artmaya devam ediyor.

Önceki gün Babacan, şimdi partisinin genel başkan yardımcılığını sürdüren eski Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı ve eski Türk Hava Yolları (THY) Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin’le birlikte yeni ekonomi yönetiminin politikalarını değerlendirdi.

Yeni ekonomi yönetiminin yedi aylık performansını “kaygı ve üzüntüyle” izlediklerini belirten Babacan, bu süreçte sadece faiz ve vergi artırımı yapıldığını anımsattığı ve giderlerin kısılması, harcamaların azaltılması sorununa hiç girilmediğini dile getirdi. “Bu kriz 2003’e hiç benzemiyor” diyen Babacan’ın yeni döneme ilişkin yorumları şöyle:

  • O dönem Türkiye’nin topyekûn reform çabalarının olduğu dönemdi. Avrupa Birliği ortak bir ideal hedefti. Yapısal reform çabası vardı.
  • Şu anda yapısal reform adına hiçbir şey görmüyoruz. Tam tersine gerileme var. Bağımsız hale getirdiğimiz kurumlarda tam bir çöküş yaşanıyor. Sadece ekonomi değil, Anayasa Mahkemesi gibi konularda da durum vahim.
  • Gördüğümüz tek şey vergi artışı, faiz artışı. Bunun dışında bir şey yok!

Ekonomi politikalarında yapılan U dönüşüyle o günlerde ödemeler krizi yaşamanın eşiğine gelen Türkiye’de şimdilik sadece uçurumdan dönüldüğünü belirten Babacan, şöyle devam etti:

BORÇ ALAN EMİR ALIR

  • Yedi ay geçti, döviz pozisyonu hâlâ eksi 45 milyar dolar civarında. Yine gidip o ülkelerin hepsinden ikili anlaşmalarla para isteniyor. Bunlar çok tehlikelidir ve “Borç alan emir alır” durumuna düşürür ülkeyi. Bugün yönetimde döviz kazanma değil, döviz bulma gayreti var.
  • Yedi ayda uygulanan politikalar içinde ilk beklentim TÜİK yönetiminin tamamen revize edilmesiydi. Ancak hiçbir şey yapılmadı. TÜİK’in şeffaflaşmaması yeni ekonomi yönetimi açısından çok vahim bir durum.
  • Çünkü açıklanan verilere güven yoksa ve siz kimsenin güvenmediği veriler üzerinden bir ekonomi programı yürütmeye çalışıyorsanız, bu havanda su dövmekten başka bir şey değil. Merkez’e gerek yok TÜİK’e söyleyin onlar düşürür zaten.
  • Programın sürdürülmesi konusunda Sayın Erdoğan şu an için “Tamam arkadaşlar yapıyor, ben karışmıyorum” dese de kendi yanlışıyla alakalı bugüne kadar hiçbir ifade ortaya koymadı. Bu nedenle hep şu risk var: “Ben bu arkadaşlara görev verdim, bunlar da yapamadı.” Bu yüzden şu anda. öngörülebilirlik de mümkün olmuyor.

DERİN YOKSULLUK GERİ DÖNDÜ

İbrahim Çanakçı ekonomi yönetiminin açıkladığı program için “Ortada bir program görmüyoruz. Önce kısa vadeli plan açıkladılar sonra uzun vadeli plan açıklandı. Böyle bir şey görmedik” dedi.

Candan Karlıtekin ise faiz artışlarıyla reel sektörün büyük bir sıkıntıya gireceğini verilecek desteklerin ise adrese teslim olacağını dile getirdi.

ZENGİNİN PAYI ARTIYOR

Babacan uygulanan politikaların yoksullaşmayı hızlandırdığını ve daha önce sıfırladıkları mutlak yoksulluğun yeniden ortaya çıktığını belirterek, “TÜİK’in milli gelirden pay istatistikleri gösteriyor. Yani 2019’dan 2022’ye kadar sermayenin aldığı pay sürekli olarak artıyor, işgücünün aldığı pay düşüyor. Parası olan daha çok pay alıyor. Çünkü kur korumalı mevduata yatırıyor, pay alıyor. Faize yatırıyor, pay alıyor. Yani Türk Lirası cinsinden maaşı olan herkes şu anda Türkiye’de kaybediyor. İşçisi, memuru, beyaz yakalısı, mavi yakalısı, emeklisi fark etmiyor herkes kaybediyor diyor.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir